Adadaki 55.000 nüfusun 25.000'i merkezde, geri kalanı ise köylerde (Mesta ve Pirgi) yaşıyor. Adada Ortodoks dini hakim.
Sakız adası yönetsel olarak Midilli adasına bağlı bir ada. Adada valilik var fakat mülki yönetim Midilli tarafından yapılıyor, patrikhanesi de Midilli'ye bağlı. Midilli'nin patrikhanesi de nereye bağlı bilin bakalım; İstanbul Rum ve Ortodoks Patrikhanesi'ne.
Çeşme limanından 45 dakikalık bir feribot yolculuğu ile adaya ulaşabiliyorsunuz. Biz konaklamamızı limana 10 dakikalık yürüme mesafesinde bulunan ve liman şeridinde yer alan Chandris otel de yaptık. Beklentilerimizi karşılayan bir otel oldu; temiz ve merkezi. Müşterilerinin çoğunun Türk olması kahvaltılarını revize etmelerine sebebiyet vermiş. Tabii ki sucuk yok:) Eğer merkezde kalmak istemiyorsanız konaklama konusunda farklı tercihler de yapılabilir; plajlara yakın olmak istiyorsanız Karfas'ta tesisler var, ortaçağ havası sinmiş modern suitlerde kalmak istiyorsanız Mesta köyü tam size göre.
Sakız adası da aynı Midilli gibi bir "turizm adası" değil, turiste yönelik bir ekonomik gelişim yok. Vize kolaylığının sağlanmasıyla birlikte Türk turist sayısında patlama olmuş. Çeşme, Atina ve Midilli'den feribotlarla ulaşım mümkün, ayrıca küçük bir havalimanı da var. Turizmle tanışmamış olmamasından ötürü diğer Yunan adaları gibi Cruise gemilerinin çokça uğradığı bir liman değil.
Ada sadece Bizans, Ceneviz, Osmanlı zamanında değil, günümüzde de denizcilik alanında kuvvetli güç olmayı sürdürüyor. Adanın yeni jenerasyon gençleri eğitimlerini ABD'de sürdürmeyi tercih ediyor ve böylece bu zengin adanın ABD'de yaşayan Sakız'lılar ile iletişimi devam ediyor.
Sakız adası doğal ürünleri ile meşhur ve bunlar başlıca; çam fıstığı, zeytin ve tabi ki sakız (mastic). Sakız ağacının (Skinos) ve meyvesi sakızın değeri 5.yy'da gezginler tarafından farkedilmiş. Rivayete göre ağzında yara olan gezginler dinlenmek için bu ağacın altında mola verdiklerinde ağacın altına akan reçineyi ağızlarına atıyorlar ve bir süre sonra bu reçinenin ağızdaki yaralara iyi geldiğini farkederek sakızın antibakteriyel özelliğini keşfediyorlar. Sakızın aynı zamanda mide ve kolesterole de iyi geldiği biliniyor.
Sakız ağacının derinliği 20m ye kadar uzanıyor ve ancak ortalama 5 yıl sonra meyve vermeye başlıyor ve bu da 250-300 gramı geçmiyor. 100-150 yıl yaşayan ağaçlar ise son derece değerli.
Sakız ağaçları
Sakız ağaçları sadece adanın güneyinde meyve veriyor, kuzeyde aynı ağaçlar yetişmesine rağmen meyve vermiyor, bunun da sebebi güneyin almış olduğu rüzgar.
Peki sakız yetiştirirken ne tür işlemler yapılıyor? Oldukça zahmetli aslında. Yaz başında ağacın köklerinin etrafındaki toprak daire çizilerek düzleştiriliriyor, "masa" denilen şekil verilerek ağacın gövdesi ve dalları temizleniyor.
sakız ağaçtan dökülmeden hemen önce
Ağacın altındaki düzleştirilmiş toprak süpürülüyor ve toprağın beyazlama işlemi başlıyor. Ağacın altı nişasta içerikli beyaz toprak serpilerek kapatılıyor ki ağaçtan akan sakız damlaları bunun üzerinde sertleşip kurusun. Sonra nakışlama işlemi başlıyor; ağacın gövdesinden dallarına doğru yarıklar açılıyor. 5-6 hafta boyunca aynı ağaç haftada iki kez nakışlanıyor ve ağaç 2-3 hafta sonra reçine vermeye başlıyor. Bu reçine beyaz toprağın üzerinde donmaya başlıyor ve Ağustos ortasına kadar, yani toplama işlemi başlayana kadar bu donma devam ediyor. Bu aşamada donmuş sakızların toplama işlemi yapılıyor.
donmuş sakızlar toplanmaya hazır
Toplama işlemi sabaha karşı el feneri ile yapılıyor. El fenerleri tutulduğunda donmuş reçineler kristal gibi parlıyor ve el değmeden toplanıyor. Bu sakızla hasır ve ahşap kutuların içinde evlere taşınyor ve serin yerlerde saklanıyor. Elekten geçirilip, Arap sabunu ile yıkanıp kurutuluyor ve "Sakız Birliği" fabrikasına veriliyor. Çok ilginçtir ki 14.yy da Cenova'lıların "Maonas" adı verilen birlikle (sakız birliği) oluşturdukları sakız satışı tekeli bugün hala 1983 yılında kurulmuş "damla sakızı üreticileri birliği" ismi ile devam ediyor. Bir dip not bilgisi, damla sakızının gizli satılması hem Cenova'lılar hem Osmanlılar döneminde ciddi cezalarla sonuçlandırılmıştır.
Damla sakızlı ürünler arasında sakız macunu, reçeli, likörü, cikleti, helvası, uzosu, zeytinyağı, diş macunu, losyonu, lokumu, kurabiyesi ve sodası da var. Damla sakızının macunu yarıya kadar soğuk su dolu bardağın içine bir tatlı kaşığı konarak azar azar tüketildiğinde mideyi rahatlatıyor. Bu karışım genellikle kahvenin yanında ikram ediliyor. Aynı macunu tatlılarda da kullanabilirsiniz.
Adanın çam fıstığı reçeli de oldukça lezzetli, şiddetle tavsiye edilir. Adada süt ürünlerinin bu kadar lezzetli olması, sütün taze olarak piyasaya sürülmesinden kaynaklanıyor. Mastelo peyniri adanın özel peyniri ve ızgara yapılarak servis ediliyor. Uzo'nun yanında meze olarak muhteşem bir lezzet. Uzo demişken, Sakız Adası'nda üretilen Uzo'lar Yunanistan'ın en rağbet gören uzo'ları arasında sayılıyor.
Uzo'suz olmaz
Adada sadece iki yerde bulunan (merkezde ve Mesta köyünde) Kronos dondurmacısında taze keçi sütünden yapılmış organik dondurmayı muhakkak denemenizi öneririm.
Biraz da Sakız Adası'nın tarihine göz atalım. MÖ 6000-MÖ 1100 Neolitik Çağlar'dan kalan eserler gelişmiş ekonomisini gösteriyor. MÖ 1000'li antik yıllardan MÖ 400'e kadar ada güçlenmiş ve gelişmiş. MÖ 300-MÖ 200 arası Romalılar hakim olmuş, MÖ 400-1346 arası se Bizans Dönemi olarak biliniyor. Adaya 1346-1566 arası Cenova'lılar hakim olmuş. 1566-1912 arası ise Osmanlı Dönemi. Osmanlılar adayı fethettikten sonra sadece vergi toplamakla yetinmişler ve adaya damla sakızı nedeniyle ayrıcalıklı davranmışlar. Adada yaşayan Türkler Yahudiler'le birlikte kale içinde yaşamışlar ve vergi muhasebesinde önemli rol almışlar. Kale içinde hala bir Türk mahallesi mevcut. Sakız adası 1912'de Yunanistan'a bağlanmış.
Adanın gezilecek yerleri arasında eski kale var. Burası limana yakın ve yerleşim hala devam ediyor. Ana kısmı Bizans dönemine ait, Cenova'lılar sonradan kule eklemiş. Kalenin içinde kilise ve konaklar dikkat çekiyor. Kalede, Türk ve Yahudilerin yaşadığından bahsetmiştim, burası "Küçük Asya Felaketi"nden sonra mübadele edilenlerin yaşadığı bir yer olmuş. Kalenin içinde Türk Hamamı, Bayraklı Camii, Aya Yorgo Kilisesi, Soğuk Çeşme, Justiniani Sarayı, Skotini Filaki Zindanı ve Osmanlı Mezarlığı görülebilir.
Osmanlı hamamı
Şehir merkezinden güneye doğru devam edildiğinde Karfas'a ulaşılıyor. Karfas güzel plajların bulunduğu bir bölge. Bu bölgede oteller, pansiyonlar ve adalıların yazlıkları var.
Karfas'tan devam edildiğinde Armolia Köyü'ne ulaşılıyor. 500 hanelik köyün üst kısmında 1000 yıllık bir Bizans kalesi var. Armolia'da seramik alışverişi için dükkanlar var. Aynı köyde sakız ağaçlarını da yakından izleyebilirsiniz. Biz adaya büyük bir yangının çıktığı 2012 Ağustos ayında gitmiştik ve bir çok sakız ağacının yandığına maalesef bizzat şahit olduk.
2012 yangını ve kül olan sakız ağaçları
Adada mutlaka gezilmesi gereken köyler var; Mesta, Olimpi ve Pirgi gibi. Bu köylerin ortak noktası yapıların aynı tipte olması; ortaçağda en büyük korkuları olan ve sıkça maruz kaldıkları korsan saldırılarından halkı korumaya yönelik yapılar inşa edilmiş. Korsan saldırısı gibi bir tehlike anında köylüler evlerden birbirine geçerek kaçsın diye balkonlar karşılıklı yapılmış. Korsanların pek kıymetli haritaları bulamaması için de sokaklar labirent gibi inşa edilmiş.
Mesta sokakları
Pirgi Köyünde, evlerin dış cephesine yapılan kazıma usulü süslemeler o kadar etkileyici ki köy "Picasso'yu kıskandıran köy" olarak tanınıyor. Evler, beton üstüne yumuşak sıva, onun üstüne beyaz alçı boya ve bunların üzeri kazınarak 17.yy'da yapılmış.
Pirgi: Picasso'yu kıskandıran köy
Pirgi 15. yy da inşa edilmiş. Cristoph Colomb'un ABD'yi keşfetmesinden önce denizcileri bu köyden topladığı söyleniyor. 15 Ağustos'ta bu köyde canlı panayır düzenlenip, geç saatlere kadar büyük masalarda hep birlikte yemekler yenilip şenlik havası yaşanıyor.
Mayıs'ın ikinci Pazar günü Paskalya zamanında bu köyde roket savaşları yapılıyor. Bu savaş eski çağlarda yeni ve eski kilise arasında çocukların sapanlarla yeni kiliseye taş atmalarıyla başlamış, sonra sapanın yerini toplar almış. Osmanlı döneminde top yasaklanmış ve rokete müsaade edilmiş, günümüzde ise bu adet havai fişek ile devam ettiriliyor. Pirgi Köyü ve birazdan bahsedeceğim Mesta Köyü UNESCO koruması altında.
Pirgi'de bir kilise
Mesta Köyü 14-15.yy da Cenova'lılar tarafından inşa edilmiş, dışarıdan gelecek tehlikelere karşı kendilerini nasıl koruduklarını gösteren muhteşem bir mimari ile dikkat çekiyor.
Bu köyde çok zengin bir kilise olan Taksiyarhis Kilisesi bulunuyor (Yunanistan'da aynı ismi taşıyan çok sayıda kilise var, fakat bunlar arasında en önemlileri Midilli ve Sakız Adası'nda bulunanlar) ve Ayasofya'dan getirilen ve paha biçilemeyen haç burada sergileniyor. Ortodoks dininde ilk kez resmedilmiş Tanrı burada sergileniyor. Resimde, Hz. İsa , Hz. Meryem ve Tanrı birlikte resmedilmiş. Aynı zamanda iki melek Mikail ve Cebrail'in 25 kg ağırlığındaki gümüş ikonları da görsel bir şölen. Kilisenin avlusunda ünlü siyah çakıl taşları mozaiği dikkat çekiyor.
Taksiyarhis Kilisesi
Sakız şehir merkezine dönelim. Şehir merkezi oldukça küçük olduğu için aşağıda anlatacağım yerler birbirine çok yakın ve kısa yürüyüş mesafesinde. Şehir merkezinde yaptığımız turda ilk gördüğümüz yerler arasında Korais kütüphanesi vardı. Bu kütüphane ülkenin en önemli ve büyük kütüphanelerinden biri. Kütüphanenin adı Korais'ten gelmekte; çok sayıda kitap ve el yazmaları miras bırakmış.
Korais Kütüphanesi
Korais kütüphanesinin yanında bulunan mavi bina Ege Üniversitesi ve onun yanında Metropol Kilisesi bulunuyor.
Gezimize merkezde devam ettiğimizde Vunakiu meydanında Mecidiye Camii görüyoruz. Osmanlı döneminde Abdul Mecit'in emriyle cami olarak hizmet veren yapı şu an Bizans Müzesi. Minaresi ile ilgili değişik rivayetler var fakat Yunanistan'ın genelinde gördüğümüz tablo buradada karşımıza çıkıyor; cami, Osmanlı mimarisi, kale içinde yer alan Türk Mahallesi ile ilgili çalışmalar son derece yavaş ilerliyor. 1846 yılında tamamlanan cami, Abdul Mecit'in kale dışında namaz kılacak başka bir yer bulamadığı için yaptırılmış. 1912 yılından bu yana Bizans Müzesi olarak hizmet vermiş ve görülmesi gerekenler arasında yer alıyor. Müzeye girdiğinizde, sağ duvarda ilginç bir resim ile karşılaşıyorsunuz; "The Mossacre of Chios" adlı, Eugene Delacroix'ya ait resmin Evangelos Lonnidis tarafından 1917-1920 arasında yapılan kopyası. Chios Valisi George Papandreou tarafından resmin kopyasının yapılması talimatı verilmiş. Resmin aslı Paris'te Louvre Müzesi'nde sergilemekte.
virane hale gelmiş bir cami avlusu
Buradan çıktığımızda Sakız Adası'nın halk bahçesi olan Dimotiko Kipo'nun kuzeyinde yer alan Melek Paşa Çeşmesini görüyoruz. Çeşmenin bulunduğu bu cadde, Osmanlı'da askerlerin eğitim alanı olarak kullanıldığı için Kılıç Meydanı olarak adlandırılıyormuş; Vunaku Meydanı. Sakızlı Mehmet Melek Paşa tarafından 1768 yılında yaptırılmış. Barış odaklı ve adil bir kimse olan paşa Hırıstiyanlar tarafından sevilip sayılmaktaydı. Rivayete göre suyun tatlanması ve içenleri mutlu edip hayır duası alabilmesi için Hollanda'dan iki varil şeker getirtip suya karıştırıyormuş.
Sakız sokakları
Buradan eski kaleye (Kastro) devam ettiğimizde Bayraklı Camii görüyoruz. Eski bir caminin üzerine inşaa edilerek ayakta tutulmaya çalışılmış. Hemen yakınında Aya Yorgo kilisesi var. Burası Hz. İsa'nın doğduğu zaman inşa edilmiş ve Osmanlılar tarafında camiye çevrilmemiş, oysa hemen yanında bulunan ve Cenova'lılar tarafından yapılan kilise camiye çevrilmiş. 1881 de depremler birlikte bu caminin yıkılmasıyla yerine Eski Cami inşa edilmiş ve 1912 de Sakız Adası'nın özgürlüğüne kavuşmasıyla eski cami, Aya Yorgio Kilisesine dönüştürülmüştür. Avlusunda, daha sonraları, ilkokul olarak kullanılmış olan Osmanlı Medresesi görülüyor.
Hemen yakınında Osmanlı mezarlığı karşımıza çıkıyor. 1822-1890 arasında hayatını kaybeden Osmanlılar buraya defnedilmiş, Kaptan Kara Ali'nin mezarı da dikkatimizi çekiyor.
Yunanlılar'ın kahraman kabul ettiği Konstantinos Kanaris, 'katliamın' öcünü almak için Kaptan Kara Ali'nin gemisini 1822'de yandaşlarıyla havaya uçurmuş ve kalenin dışında yer alan, yukarıda bahsettiğim halkbahçesinde (Dimotiko Kipo'da) bu milli Kahraman'ın heykeli var (1972).
Konstantinos Kanaris heykeli
Emborio Limanı öğle yemeği için muhteşem bir yer ve şehir merkezine araba ile yaklaşık yarım saat uzaklıkta. Bir kaç balıkçı tavernası arasından biz Maria'nın yerini tercih ettik ve deniz ürünleri menüsü geniş olan bu şirin yerden son derece memnun kaldık. Sadece yemeklerin lezzeti değil, bu koya yakışan ambiyansı da keyif verici. Tekne ile gelmek isteyenler için doğal bir liman.
Maria'nın yeri (Porto Emporios)
Emborio Limanı'nın yanında, Mavra Volia'da, sakin, volkanik siyah taşlı bir sahil bulunuyor, diğer adalarda olduğu gibi volkan patlamasının izlerini buradada görüyoruz. Söylenene göre bu siyah taşlar enerjisiyle ağrılara iyi geliyormuş ve spa merkezlerinde kullanılan siyah taşlardanmış.
Tekrar adanın merkezine dönüyoruz. Adanın merkezi Aigaiou Caddesi, limandan başlayarak küçük bir kordon izlenimi yaratıyor. Çok sayıda restoran, kafe ve bar hem gece hem de gündüz keyifli bir ambiyans sunuyor. Bu caddede beyaz masa ve iskemleleri ile Delfinia dikkatimizi çeken tavernalar arasında. Deniz ürünlerinin lezzeti kadar kızarmış peyniri de harika.
Yunanistan'da restoranların bir çoğunda Tavern yazar, bu sizi yanıltmasın, restoran anlamında kullanılıyor, müzikli taverna olduğu anlamına gelmiyor. Bazılarında turiste yönelik canlı müzik yapılıyor. Fakat şunu söyleyebilirim, hemen karşı kıyıda olan Çeşme'de ödeyeceğiniz hesabın burada yalnızca yarısını ödüyorsunuz, üstelikte daha fazla tüketerek! Tek tavsiyem servis konusunda sabırsız davranmayın, çünkü bu konuda komşularımız oldukça rahat ve ağırkanlı. Garsonun etrafınızda dört dönmesi ve boşalan tabakların masadan alınması beklentisine sakın girmeyin, güzel bir akşam geçirmek için sizde aynı rahatlıkta olun, bırakın boş tabaklar üst üste biriksin!
iştahınız açılsın:)
Yunanistan'ın diğer adalarında olduğu gibi burada da yemek çok geç yeniliyor; 22:00 dan sonra. Siesta bu adada da yapılıyor. Atina hariç adalarda siesta alışkanlıkları ve uygulamaları devam ettiği için öğle saatlerinde bir çok yer kapalı. Yunanlıların en sevdiğim ritüeli; öğlen siesta, akşam fiesta!
Siesta zamanı dükkanlar kapalı
Akşam yemeği için tavsiye edeceğim başka bir taverna ise, Chandris otelin arkasında bulunan ve aile işletmesi olan Tassos. Bir çok tavernada olduğu gibi burada da Türkçe menü bulabilirsiniz. Geniş bir menüsü var; mezeler, deniz ürünleri, musakka, salata vs.
Yunanistan'a gidip deniz urünleri, özellikle midye saganaki, kalamar, karides, Greek Salad, kızarmış peynir ve Yunan musakkası yemeden dönmek olmaz.
Tassos
Yunan adalarında 'Greek Yoghurt" adı altında bir çok yerde frozen yoğurt satıldığını göreceksiniz. Ülkemizde de son yıllarda bilinen dondurulmuş yoğurt aslında ama Yunan yoğurdu olarak satışa sunuluyor. Son derece lezzetli ve hafif, ayrıca kalori olarak da dondurmadan daha masum. Mutlaka denenmeli ama en güzeli nerede yenir diye soracak olursanız, bakınız Santorini yazısı.
Biraz da alışverişden bahsedelim. Sahil şeridi boyunca bir çok Mastic Shop göreceksiniz. Buralar damla sakızı ürünlerini turistik satışa sunan mağazalar. Fakat gitmişken adanın doğal, katkısız ürünlerini de alalım derseniz o zaman bizim yaptığımız gibi reçelci Rena'ya gideceksiniz. Adada dört kuşaktır reçel yapan şirin bir dükkan burası. Rena sahibesinin ismi, annesi İzmir Bornova'lı olan bir hanım. Buradan katkısız, doğal,damla sakızı (mastic), sakız macunu, sakız likörü, sakızlı kahve, Mastelo peyniri, aromalı makarna, çam fıstığı reçeli, ceviz reçeli, sakızlı losyon, sakızlı helva ve ada üzümlerinden yapılmış şarap alıyoruz. Fiyatlar oldukça hesaplı, biz rahat gezelim diye otelimize aldıklarımızı bırakmayı teklif etmeleri de müşterilerine yaptıkları jestler arasında.
Reçelci Rena
Sakız'ın Yunanistan'ın en hesaplı adalarından biri olduğunu göreceksiniz.
Sakız Adasına tekne ile gelmek isteyenler, şehir merkezine ve hareketliliğine yakın olmak için limana (özel değil ve Ağustos'ta bile çok yer var) bağlanabilirler, sakin bir koy isterseniz Mavra Volia tam size göre.
Sakız Adası, köyleri ve yolları ile motor tutkunları içnde cazip bir rotasyon. Rehberimiz Ferah Öziş'e teşekkürü borç biliyoruz.
Ziyaret Tarihi: Ağustos 2012
Merhaba, yazınızı keyifle okudum. Geçtiğimiz günlerde keyifli bir tatil geçirdiğim Sakız Adası (Chios) seyahatim ile ilgili bir blog yazısı yazdım. Chios'un tavernalarında keyifli sohbetler etmek isteyen, kumsallarında (biraz taşlıklar gerçi ama) dinlenmek isteyen ve sakin bir Yunanistan adasında kendinden geçmek isteyenler için faydalı olacağını düşünüyorum. Bu yazının yazdıklarınıza değer katması dileğiyle ekte paylaşmak istiyorum.
YanıtlaSilhttp://orcun.baslak.com/yunanistanda-bir-ada-chios-chiosda-bir-kedi-bucuruk/
http://orcun.baslak.com/yunanistanda-bir-ada-chios-chiosda-bir-kedi-bucuruk/
Güzel sözleriniz için teşekkür ederiz. Bloğunuzu inceleme fırsatımız oldu, ellerinize sağlık. Sakız adası umarım bu otantik halini korumaya devam eder de biz de her seferinde aynı keyfi almaya devam ederiz.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilMerhaba,
SilYorumunuz için teşekkür ederiz. Denize girmek için Emborio Limanı'nı tavsiye edeceğiz. Volkanik taşlarla dolu bir sahil, deniz tertemiz. Adanın Çeşme tarafına bakan kısmı oldukça rüzgarlı, dolayısı ile deniz de çırpıntılı oluyor ancak Emborio Limanı oldukça sakindi. Köylere araba kiralayarak ulaşmanızı öneriyoruz. Türkiye'deki bayram dönemlerinde Sakız'da kiralık araba bulmak sorun olabiliyor ancak onun dışındaki dönemlerde kiralama bedelleri oldukça makul. Yolları da oldukça sakin.
Seyahatinizin keyifle geçmesi dileği ile.