Mikonos denizden görünüş
Bazı kaynaklarda Apollon ile Artemis'in doğduğu ada olarak anlatılıyor. Adını kimi söylentilere göre Apollon'un torunu Mykons'tan, kimilerine göre ise Delos Kralı'nın oğlundan alıyor.
Mikonos'a 4 mil uzaklıkta olan antik Delos adasına, Kehanet Tanrısı olarakta bilinen Apollon adına bir tapınak inşaa edilmiş bu da bölgeyi dini ve ticari anlamda önemli merkez haline getirmiş. 1950'lerde turistler Mikonos'a yakın bir ada olan Delos'a Akın etmeye başlamışlar; fakat Delos'ta bar ve otel olmadığı için turistler Mikonos'u tercih etmişler ve Mikonos hayranlığı bu şekilde başlamış. Delos Antik Kenti'nin üzerine kurulmuş Delos Adası UNESCO'nun 'istisnai derecede büyük ve zengin' tanımlamasıyla birlikte 1900 yılında Dünya Kültür Mirası Listesi'ne girmiş. Mikonos'tan kalkan teknelerle ulaşmak çok kolay.
Mikonos yeldeğirmenleri
Kiklad Adaları'nın tamamı gibi, Mikonos'ta 1207'de Venedik, 1537'de ise Osmanlı yönetimine girmiş, 1830'da bağımsızlığını ilan etmiş. Tarihteki dini ve ticari kimliği şimdilerde tatil ve eğlence kimliğine dönüşmüş. Yeşilin az olduğu kıraç bir ada fakat ada halkının estetik anlayışı ve emeği birleşince fotoğraf karelerinde yerini alan bir cennet haline dönüşmüş.
Araları beyaza boyanmış kaldırım taşlarından evlerin kapı pencerelerine, dükkan tabelalarına kadar beyaz ve mavinin uyumunu ve zarafetini göreceksiniz. Dar sokaklarının yapım amacı ise rüzgardan korunmak.
Mikonos'un dar sokakları
Mikonos'a yanaşan gemilerin ana limanı Hora, burası aynı zamanda adanın merkezi ve en büyük yerleşim alanı. Eğlence, alışveriş, yeme içme anlamında kalbinin attığı yer. Mikonos'un markası olmuş ve birazdan bahsedeceğim yel değirmenleri ve denizle iç içe geçen 'Küçük Venedik' ve Paraportiani Kilisesi de Hora'da bulunuyor.
yel değirmenleri
Limanın yanında yükselen tepelere 16. yy da inşa edilmiş olan değirmenler, yüzyıllar boyunca adanın aldığı sert rüzgarıyla buğday öğütmüş. Modern zamanda kullanılmamaya başlanıldığında, geçmişine sahip çıkan yaratıcı ada halkı yıkmak yerine, restore ederek günümüze taşımışlar ve markalaştırmışlar. Özellikle gün batımında muhteşem kareler yakalayabileceğiniz bir tepede olması da ihtişamını arttırıyor.
Mikonos sokakları
Gelelim Mikonos'un özel yerlerinden biri olan, deniz kıyısında binaların yan yana sıralandığı 'Küçük Venedik'e (Little Venice). 16-17. yy da konut olarak inşa edilmiş ve dalgaların duvarlarına vurduğu, balkonları denizin üzerine uzanan bu evlerin bazıları günümüzde kafe ve restoran olarak hizmet veriyor. Denize sıfır inşa edilme sebebi ise gemilerin hızla yüklenip boşaltılabilmesi. Sahipleri de zengin tüccarlar ve kaptanlardan oluşuyormuş. Gün batımı izlemek için önerilir.
Little Venice
15. yy a ait Paraportiani Kilise'si de asimetrik yapısıyla adanın görsel değerlerinden biri. Mavi kubbeleri ile deniz kıyısında bulunan Agios Nikolaos Kilisesi'de fotoğrafçıların uğrak noktası.
Mikonos'u markalaştıran bir başka unsura da tabi ki dillere destan plajları. Güneyde daha yoğun olsa da kuzeyde de plajlar var. En popüler olanı Agios Sostis Plajı yüksek sezonda oldukça kalabalık.
Little Venice uzaktan görünüş
Eğer merkeze yakın bir plaj tercih ediyorsanız o zaman Hora'nın yanı başında uzanan Agios Stefanos Plajını tercih etmelisiniz, sessiz sakin bir plaj istiyorsanız Agrari Plajı size göre. Doğal güzellikte olan ve bir vadinin denize açılan kıyısından denize girmek isterseniz Kalo Livadi Plajı öneriliyor. En sıra dışı ve özellikle marjinal gençlerin tercih ettiği bir plaj arıyorsanız işte o zaman Mikonos'un meşhur Paradise Beach'ine doğru yola çıkmalısınız.
Müze gezmek isteyenler içinse, limanda bulunan ve Delos Antik Kenti'nden getirilmiş vazo, takı, Herkül heykeli vs bulunan Arkeoloji müzesi tavsiye edilir. Denizcilik ve Etnografya Müzesi'de ziyarete açık.
Liman yolunda bir cafe
Küçük teknelerin bulunduğu yerde, kasabanın maskotu olan Petrus Pelikan'ı görebilirsiniz. 1950 lerde bir grup pelikan adaya göç etmiş ve adadan ayrılırken arkalarında hasta bir pelikan bırakmışlar. Vasilis isimli bir balıkçı pelikanı eski sağlığına kavuşturmuş. Petrus yıllarca adanın önemli figürlerinden olmuş. Petrus öldükten sonra, anısına adaya pelikan sürüsü getirilmiş ve günümüzde halk, limandaki her pelikanın orijinal Petrus olduğunu söyler. Hediyelik eşyalar arasında pelikan temasının yaygın olduğunu göreceksiniz.
Mikonos'ta alışveriş
Hediyelik eşya demişken, volkan taşlarından yapılan takılardan almanızı şiddetle öneririm. Fakat seyyar satıcılardan değil, volkan taşı olduğunu gösteren sertifika sahibi mağazalardan. Çünkü kaçakçılığın önüne geçmek için bu taşlar adaların sadece izin verilen bölgelerinden toplanarak işleniyor.
Gün batımı sonrasında, Mikonos uzun gecelerine hazırlık yapmaya başlıyor. Geç yenen ve uzun süren akşam yemekleri sonrasında sabahın ilk ışıklarına kadar enerjisi yükselen barlar doluyor.
Günbatımında yel değirmenleri
Akşam yemeği için bizim tercihimiz, değirmenlerin hemen alt bölümünde, deniz kenarında, dalgaların vurduğu Sea Satin Market oldu. Muhteşem manzarası, dalga sesleri ve deniz ürünleri açısından zengin menüsü ile bize unutulmaz ve bir o kadar romantik bir akşam yaşattı.
Mikonos'a gelip de ahtapottan bahsetmemek olmaz. Yunan mutfağında ahtapot büyük bir marka. Biz Türkiye'de ahtapotu taşa vurarak ya da düdüklüde pişirerek servise hazır hale getiririz. Oysa Yunanistan'da ahtapotlar yakalandıktan sonra bir gün boyunca güneşte kurumaya bırakılıyor ve ondan sonra marine edilerek ızgara yapılıyor. Haliyle eti bizim Türkiye'de alıştığımız haline göre biraz sert oluyor. Ancak yine de denemenizi öneriyoruz.
Kısa süre kalmamıza rağmen Mikonos'tan şahane anılarla ayrılıyoruz.Gemi seyre başladığında bir kez daha dönüp Mikonos'u uzaktan seyrediyoruz.
Ziyaret Tarihi: Ağustos 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder